19 Nisan 2022 Salı

BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM


İyi ki doğdun kıvırcık.


Epey yol aldık seninle, yılların izleri belirginleşmeye başladı. Az değil 35 yıl, illa ki bir iz bırakacaktı o gözlerde. 


Ama ben en çok gülerken ve güneşe bakarken beliren çizgilerimi seviyorum. Her ne kadar çok genç gösteriyorsun dese de insanlar, gözümün kenarından başlayan elmacık kemiklerime doğru süzülen çizgilerim var benim. Ya inatla güneşe dönüp gözlerimi kısmaktan ya da çok gülmekten. Tercih edilen mutluluk çizgilerim onlar benim. 


Dilek hakkım var ya bugün, hepimiz için gönderiyorum balonu gökyüzüne. Yıllar geçsin ama hayal gücümüz hep renkli kalsın, her mevsimin tadını çıkarabileceğimiz zıpçık gibi enerjik bir bedenimiz olsun, göz numaraları büyüse bile güzeli, iyiyi görmekten hiç vazgeçmesin, dil güzel söylesin ama hep lezzetin tadını çıkarsın, kulak en güzel şarkıları duyarken mutlu ayaklar ona dans ederek eşlik etsin... 


Ben dileği yolladım gökyüzüne, şimdi biraz günün tadını çıkartayım. 

Sevgiyle kalın. 


10 Nisan 2022 Pazar

BAHAR TEMİZLİĞİ




Bahar temizliğine balkon ile başlayıp içeri giremedim. Baktım güneş var içimin kışlıklarını serdim güneşe havalandırıyorum. O sırada keyfim ve kahyası zamanı istediği gibi kullanarak hayatı tadıyorlar. Bence iyi bir ikili oldular, çünkü ne yapmak istersin diye birbirlerine sormadan duramıyorlar.. 


İkisi arasında gülümseyerek izliyorum verdikleri kararları, tadını çıkarmayı deneyimliyorum, damakta eritilen çikolata misali  ağzımda tarifsiz deli bir lezzet patlaması.  Kombinasyonları çoğaltıp yenilenmek, her varyasyonda başka bir tadı ön plana çıkarmak. Sonsuz olasılığın en basit halini deneyimlemek değil de nedir bu. 


O sırada dünya inatla mutsuzluğun ön planda tutulduğu gerçekliğin içinde savruluyor. Toplu umutsuzluğa, mutsuzluğa sürükleniyoruz. Gülebildiğim kendi gerçekliğime tutunmak beni gamsız mı yapıyor? Hayır. Gülümseyerek baş kaldırıyorum bana dayatılan umutsuz geleceğe... Yarınlarından o kadar emin olanlara inat, her an gidecekmişim gibi hissediyorum. Eğer babam bana bunu hissettirmeseydi, hiç bir zaman anlayamazdım, hücrelerimde hissedemezdim bir sabah günaydın diyebiliyorken, aynı günün gecesinde iyi geceler diyemeyeceğini. Bir varmış bir yokmuş kadar basit bir gerçekliğin içinde bir şeye güzel demekten neden alıkoyayım ki kendimi. 


Basit ama duru bir şey "Gözlerin çok güzel" diyebilmek, alt metinde; baktıkça engel olamıyorum kendime, gülümsüyorum dersin, engel olmazsın, gülümsersin. 


Konu nerden buraya geldi bilmem, mavi gökyüzü altında güneş ağaçların yeşilini parlatınca manzaranın rengi aynı gülümseme hissini yarattı belki de... 


Şimdi yoldan sapmayalım konuya dönelim, iyi hissetmek için tercih edilen yolları çeşitlendirdim bu ara. Renkler ve örgünün beni götürdüğü yolu biraz ikinci plana aldım, hafif vicdan azabı yaratsa da "sorun yok" Ezgi diyebiliyorum. Fazla konuşma imkanımın olmadığı dönemlerde bir ifade yöntemine ihtiyacım vardı o da örgüydü. Şimdi konuşmanın, sosyal olmanın zamanı. En büyük ihtiyacım kendimle kalabilmeyi ise sporda gerçekleştiriyorum.  Zayıflamaya yönelik değil de hayatı zinde yaşayabilmeye odaklı bir düşünce ile Ocak ayında spora başladım. Kullanmadığım kaslarım biraz acıyarak kendilerini hissettirdiler, az biraz okşayıp magnezyum takviyesi ile yeni acılarla çabuk başa çıktım. Şimdilerde koşmayı öğreniyorum. 4 dakika yürüyüp 2 dakika koşarken nefesimi ayarlamayı öğreniyorum. O da bana kaosun içinde savrulurken yine de kendi ritmini bulabileceğimi hatırlatıyor. 


Kondisyonum arttıkça hayat denen o ince ipte akrobatik hareketler yapabilecekmişim gibi hissediyorum, yoksa saçmalıyor muyum? 

Kime göre neye göre değil mi ama ? 


Neyse ben biraz daha d vitamini ısmarlayayım kendime yanıbaşımdaki pembe sardunyamla birlikte, farklı kombinasyonlarla keşfedeceğim yeni tatların hayali ile kendi ritmimde savrulurken... 


Sevgiyle ve bahar çiçekleriyle kalın. 








10 Ocak 2022 Pazartesi

KULÜP VE HİSSETTİRDİKLERİ



Bir arkadaşımın dediği gibi hayattan muafım bugünlerde. Cümleler arasında seyahat edip, bağ kuruyorum karakterlerle, aşık oluyorum onlara gerçek dünya ile evimdeki dünya arasında. 

Karantinam bitti, sağlıklıyım da fakat raporum eski karantina gün sayısına göre düzenlendiği için göreceli özgürlük yaşıyorum. Özgürüm ama raporun bana verdiği yetkiye dayanarak insanlardan uzak durmayı tercih ediyorum. Dün ağaçlar arasında yürüdüm, güneşe yüzümü döndüm, rüzgar esti, soğuttu burnumun ucunu tuttum avuçlarımın içi ile ısıttım. Baktım ki avuçlarım da üşüdü, geri eve yürüdüm. 

7 Ocak 2022 Cuma

MERHABA BEN GELDİM, EVDE MİSİNİZ?


Birkaç pembe buluta dair.. 


İki ya da üç gün önce, güneş batarken bulutlar beyazdan pembeye dönmüştü... Şans bu ya ben de tam o sırada pencereden bakıyordum, nasıl renk değiştirdiler şahit oldum. Son günlerde bir şeyler oluyor, bense zorla izleyici koltuğuna oturtuluyorum, katılamazsın ancak izleyebilirsin diyor biri sanki...  


Olsun istiyorum, olduramıyorum, hayali kurulan planlar tepe taklak dönüp su altında kalıyor. Nefesimi tutarken soruyorum, sorguluyorum. Sorular soruları doğuruyor, cevaplayamadıklarımı boş bırakıyorum, korkuyorum çünkü yanlış cevaplar doğrularımı götürür diye. Sonra içim daralıyor ve ben yine pembe bulutları düşünüyorum. O zaman suyun altında hiç düşünmeden nefesimi tutabiliyorum. Kapanan kapının yerine bu sefer yeni bir kapı değil de pencere açılır diye merakla bakıyorum. Belki açılır, belki açılmaz kim bilir... Ama pembe bulutlar var ve umut veriyorlar. Bu da bana yetiyor şimdilik... 


En son karantinam bittiği zaman blog mahallesine uğramışım, çok uzun zaman geçti... Nereden başlasam anlatmaya, öyle çok şey oldu ki... Ya da hiç anlatmadan kaldığım yerden devam etsem daha kolay olacak sanki. 


© Ezgi. Made with love by The Dutch Lady Designs.