Bir arkadaşımın dediği gibi hayattan muafım bugünlerde. Cümleler arasında seyahat edip, bağ kuruyorum karakterlerle, aşık oluyorum onlara gerçek dünya ile evimdeki dünya arasında.
Karantinam bitti, sağlıklıyım da fakat raporum eski karantina gün sayısına göre düzenlendiği için göreceli özgürlük yaşıyorum. Özgürüm ama raporun bana verdiği yetkiye dayanarak insanlardan uzak durmayı tercih ediyorum. Dün ağaçlar arasında yürüdüm, güneşe yüzümü döndüm, rüzgar esti, soğuttu burnumun ucunu tuttum avuçlarımın içi ile ısıttım. Baktım ki avuçlarım da üşüdü, geri eve yürüdüm.
Eve kadar geçen o bilmem kaç bin adımda gerçek bir hikayeden referansla yola çıkıp kurgu karakterlerle yola devam eden "Kulüp" dizisini düşündüm. Farklılıklar üzerine, ötekileştirilenler, ayrımcılık üzerine düşünürken, konuların değiştiğini ama farklıya olan zulmün devam ettiğine şahit olmanın beni ne denli utandırdığını hissettim tüm benliğimle.
Selim hayallerini Orhan'a “Alaturka ve Alafranga aynı masalda birlikteler, parlak sahne ışıklarından çıkanlar bizim hikayelerimiz. Doğu’yla Batı’nın dövüşmesi gibi, sevişmesi gibi, birbirini değiştirmesi gibi. Bu ülke gibi. Türkiye gibi.“ diyerek anlatıyordu ya, biz de bunun farkına varsak, farklılıkları bütünüyle kucaklayabilsek dünya belki daha yaşanabilir bir hale gelmez mi? Yoksa insan dediğimiz canlı kendine benzemeyeni cezalandıracak başka bir yöntem bulur mu?
Peki ya Orhan'nın hikayesi, 9. bölümde Selim'in söylediği şarkıda çenesi titrerken gözünden dökülen bir damla yaşın içinde saklı çaresizliği ve yaşamdan vazgeçişi...
Jenerik akarken içim buruktu, gözlerim yaşlı. Ama gözümden dökülen yaşlar Çelebi'nin Matilda'ya olan aşkı, o utanç dolu gün dünyaya gelen Raşel'in bebeğinin yaşattığı umut sayesinde dudağımın kenarında oluşan gülümsemeyi ıslattı.
İşte öyle, bu bir dizi incelemesi değil, daha çok bana hissettirdiklerini kelimeye dökme çabasıdır.
Matilda: "Sefarad, eskiden buraya göç eden Yahudiler, benim gibi."
Genç: "Bizim gibi yani.”
Keşke sadece bir yolcu, bu dünyada misafir olduğumuzu unutmasak... Unutsak bile tatlı dille birbirimize hatırlatsak.
Değil mi...
YanıtlaSilKeşke becerebilsek birbirimizi kırmadan yaşayabilmeyi.
Keşke...
Diziyi de merak ettim.
Farklılıkları ve bilinmeyeni tehdit olarak algılıyor insanoğlu. Genlerden gelen bir içgüdü müdür bilemiyorum ama tedbir alınmazsa huzurumuz kaçar yaklaşımıyla korunmaya çalışıyoruz... Üzücü bir durum aslında
YanıtlaSilÇok güzel bir diziydi. Konusu, oyunculukları ve müzikleriyle.
YanıtlaSilBu dizi çok sevildi. Anlattığı konular da çok kıymetli. Bu tarzdaki yapımları daha çok görürüz umarım.
YanıtlaSilFarklı şekilde devam eden ayrımcılıklarla hayat sürüyor. Tarihimizde yaşanan en utanılası günlerden.
YanıtlaSil6-7 Eylül olaylarını annem ve babam çok üzülerek anlatırlardı. Gayrı müslüm komşularımızdan nasıl utandıklarını. Caddenin içler acısı halini...Birgün birileri yazıp çizse diye düşünürdüm. Yazmış ve çekmişler. Çok sevdim, çok etkilendim. O yılların Beyoğlusunu yaşayan annem ve babam izleyebilseydi keşke. Neler eklerlerdi kimbilir ? Bazı yer ve isimler bana dahi bildik geldiğine göre.
YanıtlaSilGüzeldi evet :)
Benimde merak ettiğim ama henüz izlemediğim bir dizi Ezgicim, birşey izleyebilmek bazen zor oluyor aç izle işte yok olmuyor :) Demek övüldüğü kadar varmış. Değinilesi bir konu hemde çok, yüzeysel şeylerden gına geldi artık, sayelerinde hiç izlemez olup hatta izlemeyi unuttuk.
YanıtlaSilseni yeniden uzun uzun okumak çok zevkli başta bunu belirteyim. diziyi merak ediyorum. umarım 15 tatilde bakacağım ama yazdıkların bana yeni bitirdiğim kitabı hatırlattı. vaktin varsa oku derim. Nzan Bekiroğlu, Kehribar Geçidi.
YanıtlaSilsevgiler
Bilgilendirme için çok teşekkür ederim Ezgi. Bu arada yeni bloğum saymuallim.blogspot.com hakkında sizi bilgilendirmek istedim. Ders ders oluşturduğum pratik bilgilerin öğrencilerimize faydalı olabileceğini düşünüyorum. Sevgilerle:)
YanıtlaSilgeçmiş olsun. Kulüp iyi mi demeden hisle izlenesi yapımlardan biri olmuş gerçekten, paylaşım için teşekkür ederim.
YanıtlaSil