Bahar temizliğine balkon ile başlayıp içeri giremedim. Baktım güneş var içimin kışlıklarını serdim güneşe havalandırıyorum. O sırada keyfim ve kahyası zamanı istediği gibi kullanarak hayatı tadıyorlar. Bence iyi bir ikili oldular, çünkü ne yapmak istersin diye birbirlerine sormadan duramıyorlar..
İkisi arasında gülümseyerek izliyorum verdikleri kararları, tadını çıkarmayı deneyimliyorum, damakta eritilen çikolata misali ağzımda tarifsiz deli bir lezzet patlaması. Kombinasyonları çoğaltıp yenilenmek, her varyasyonda başka bir tadı ön plana çıkarmak. Sonsuz olasılığın en basit halini deneyimlemek değil de nedir bu.
O sırada dünya inatla mutsuzluğun ön planda tutulduğu gerçekliğin içinde savruluyor. Toplu umutsuzluğa, mutsuzluğa sürükleniyoruz. Gülebildiğim kendi gerçekliğime tutunmak beni gamsız mı yapıyor? Hayır. Gülümseyerek baş kaldırıyorum bana dayatılan umutsuz geleceğe... Yarınlarından o kadar emin olanlara inat, her an gidecekmişim gibi hissediyorum. Eğer babam bana bunu hissettirmeseydi, hiç bir zaman anlayamazdım, hücrelerimde hissedemezdim bir sabah günaydın diyebiliyorken, aynı günün gecesinde iyi geceler diyemeyeceğini. Bir varmış bir yokmuş kadar basit bir gerçekliğin içinde bir şeye güzel demekten neden alıkoyayım ki kendimi.
Basit ama duru bir şey "Gözlerin çok güzel" diyebilmek, alt metinde; baktıkça engel olamıyorum kendime, gülümsüyorum dersin, engel olmazsın, gülümsersin.
Konu nerden buraya geldi bilmem, mavi gökyüzü altında güneş ağaçların yeşilini parlatınca manzaranın rengi aynı gülümseme hissini yarattı belki de...
Şimdi yoldan sapmayalım konuya dönelim, iyi hissetmek için tercih edilen yolları çeşitlendirdim bu ara. Renkler ve örgünün beni götürdüğü yolu biraz ikinci plana aldım, hafif vicdan azabı yaratsa da "sorun yok" Ezgi diyebiliyorum. Fazla konuşma imkanımın olmadığı dönemlerde bir ifade yöntemine ihtiyacım vardı o da örgüydü. Şimdi konuşmanın, sosyal olmanın zamanı. En büyük ihtiyacım kendimle kalabilmeyi ise sporda gerçekleştiriyorum. Zayıflamaya yönelik değil de hayatı zinde yaşayabilmeye odaklı bir düşünce ile Ocak ayında spora başladım. Kullanmadığım kaslarım biraz acıyarak kendilerini hissettirdiler, az biraz okşayıp magnezyum takviyesi ile yeni acılarla çabuk başa çıktım. Şimdilerde koşmayı öğreniyorum. 4 dakika yürüyüp 2 dakika koşarken nefesimi ayarlamayı öğreniyorum. O da bana kaosun içinde savrulurken yine de kendi ritmini bulabileceğimi hatırlatıyor.
Kondisyonum arttıkça hayat denen o ince ipte akrobatik hareketler yapabilecekmişim gibi hissediyorum, yoksa saçmalıyor muyum?
Kime göre neye göre değil mi ama ?
Neyse ben biraz daha d vitamini ısmarlayayım kendime yanıbaşımdaki pembe sardunyamla birlikte, farklı kombinasyonlarla keşfedeceğim yeni tatların hayali ile kendi ritmimde savrulurken...
Sevgiyle ve bahar çiçekleriyle kalın.
keyfin, kahyası ve sana bol sporlu, güneşli, neşeli ferah baharlar olsuuun :)
YanıtlaSilSpor insanı iyi hissettiren en güzel şeylerden biri. Sadece üşenme tuzağına düşmemek lazım.
YanıtlaSilKeyfin sürekli olsun sevgili Ezgi. Umarım seni daha sık görürüz.
Ben çok güzel yapmışsın, senden spor ilhami almış olmak istiyorum yazıyı okumayı bitirdiğimde. :)
YanıtlaSilprofesyonel hayat zaten yorucu. insan kendine kalan zamanı gönlünce değerlendirmeli onu takip edince neye ihtiyacı olduğunu söylüyor sana zaten. suçluluk duygusu yok bebeğim keyfimize bakıyoruz. :) sevgiler
YanıtlaSil"Fiziksel hareketlerim geliştikçe hayat denen o ince ipte akrobasi yapabileceğimi mi hissediyorum yoksa saçmalıyor muyum?" Hayır, saçmalık değil!! Her şeyin yolunda olduğunu. Spor sizi iyi hissettirebilir. Bazı motor problemlerim oldu ve spor yapamadım ama gerçekten çok iyi, özellikle açık havada. Sardunyanızı beğendim. Sarılmak. Herşey gönlünce olsun. Bu arada, Türk dizilerini ve filmlerini
YanıtlaSil